-
1 υπερευχαριστώ
çok müteşekkir olmak -
2 хаваслан
çok sevinçli olmak -
3 значительно
çok daha; önemli ölçüde / derecedeзначи́тельно отлича́ться друг от дру́га — birbirinden çok farklı olmak
значи́тельно по́зже — çok sonra
значи́тельно лу́чше — çok daha iyi
прода́жа по це́нам значи́тельно ни́же себесто́имости — maliyetin çok altında fiyatlarla satış
-
4 be loaded
çok parası olmak, sarhoş olmak -
5 be loaded
çok parası olmak, sarhoş olmak -
6 abound
çok sayida olmak, çok sayida bulunmak -
7 cost a packet
çok pahali olmak, çok para tutmak -
8 excel
çok iyi olmak, üstün olmak, geçmek -
9 be dire/desperate straits
çok sikintida olmak, boku yemek -
10 fall over backwards
çok istekli olmak, elinden geleni yapmak -
11 famish
çok aç olmak, aç kalmak, açlik çekmek; açliktan ölmek -
12 rejoice
çok sevinçli olmak, sevinmek -
13 beaucoup
1 énormément çok [ʧok]◊Je l'aime beaucoup. — Onu çok seviyorum.
◊Il pleut beaucoup. — Çok yağmur yağıyor.
◊C'est beaucoup mieux. — Çok daha iyi.
2 beaucoup de çok sayıda3 nombreuses personnes, choses çokçası◊Beaucoup sont venus. — Çokçası geldi.
-
14 gros
I1 large, épais büyük [by'jyc]2 corpulent şişman◊Il est devenu gros. — Şişmanladı.
3 çok [ʧok]4 grave büyük [by'jyc]5 vulgaire kaba [ka'ba]♦ un gros mot kaba bir sözIIn m fpersonne corpulente şişman1 çok [ʧok]2 en grand büyük [by'jyc]3 en grosa büyük boy◊C'est écrit en gros. — Büyük boy harflerle yazılı.
b yaklaşık [jakɫa'ʃɯk]◊Il y avait en gros deux cents personnes. — Yaklaşık iki yüz kişi vardı.
c toptan [top'tan] -
15 stark
stark <stärker, am stärksten> [ʃtark]I adj\starke Medikamente kuvvetli ilaçlar;\starke Zigaretten/Tabake sert sigaralar/tütünler;das ist ein \starkes Stück! ( fam) bu görülmemiş bir rezalet!ein hundert Seiten \starkes Buch yüz sayfa kalınlığında bir kitap3) ( beträchtlich) şiddetli;\starke Schmerzen haben şiddetli ağrısı olmaker ist ein \starker Raucher/Trinker çok sigara/içki içerdas find ich ( echt) \stark bunu (hakikaten) şahane buluyorumII adv (+ Adjektiv) çok; (+ Verb) çok;\stark erkältet sein çok üşütmüş olmak;\stark schneien çok kar yağmak -
16 groß
eine \große Koalition büyük koalisyon;mit \großem Abstand führen açık farkla önde olmak;mit dem größten Vergnügen seve seve;\großen Wert auf etw legen bir şeye çok önem vermek;sie war seine \große Liebe o, onun büyük aşkıydı;\groß in Mode sein çok moda olmak;ich habe \große Lust zu gehen gitmeye çok hevesliyim;was soll ich \groß dazu sagen? ( fam) buna başka ne diyebilirim?;er hat es mir \groß und breit erzählt ( fam) bana onu enine boyuna anlattıer ist fast zwei Meter \groß boyu neredeyse iki metre3) ( zeitlich)die \großen Ferien büyük tatilmeine \große Schwester benim ablam;wenn ich \groß bin büyüdüğüm zaman;ein Vergnügen für G\groß und Klein büyük ve küçüklere bir eğlence5) ( Menge)eine \große Familie büyük bir aile;im G\großen und Ganzen topu topuKarl der G\groß Şarlman -
17 rechtschaffen
rechtschaffen ['rɛçtʃafən] adj1) ( anständig) dürüst, haktanır, hakşinas2) ( sehr) çok;\rechtschaffen Hunger haben ( fam) çok acıkmış olmak, karnı çok aç olmak -
18 Wasser
Wasser <-s, -> ['vasɐ] ntsu;kölnisch \Wasser kolonya;stehendes/fließendes \Wasser durgun/akar su;heißes/warmes/kaltes/kochendes \Wasser sıcak/ılık/soğuk/kaynar su;zu Lande und zu \Wasser karada ve suda;\Wasser lassen ( urinieren) su dökmek, işemek;\Wasser auf jds Mühle gießen ( fam) birinin ekmeğine yağ sürmek;sich über \Wasser halten ( fam) geçinip gitmek, idare etmek;ein Boot zu \Wasser lassen bir sandalı suya indirmek;etw unter \Wasser setzen bir şeyi su basmak;ins \Wasser fallen (a. fig) suya düşmek;jdm nicht das \Wasser reichen können ( fig) birinin eline su dökemez olmak, birinin kâbına varamamak, biriyle aşık atamamak;mit allen \Wassern gewaschen sein ( fam) suya götürüp susuz getirir olmak, çok kurnaz olmak;jdm das \Wasser abgraben birinin kuyusunu kazmak;da fließt noch viel \Wasser den Rhein hinunter ( fam) köprülerin altından daha çok sular geçer;das \Wasser läuft mir im Mund zusammen ( fam) ağzımın suyu akıyor, ağzım sulandı -
19 grosse
I1 large, épais büyük [by'jyc]2 corpulent şişman◊Il est devenu gros. — Şişmanladı.
3 çok [ʧok]4 grave büyük [by'jyc]5 vulgaire kaba [ka'ba]♦ un gros mot kaba bir sözIIn m fpersonne corpulente şişman -
20 plein
I1 rempli dolu [do'ɫu]◊La bouteille est pleine d'eau. — Şişe su dolu.
2 qui a beaucoup de dolu [do'ɫu]3 entier tam [tam]4 en plein tam içindeIIdolu [do'ɫu]çok [ʧok]IVn mcontenu total dolu [do'ɫu]
См. также в других словарях:
kraldan çok kralcı olmak — birinin davasını ondan çok savunur olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
küfelik olmak — çok sarhoş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zom olmak — çok sarhoş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok — sf. 1) Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı Bana matematik çok kolay geldi. F. R. Atay 2) zf. Aşırı bir biçimde Ben annemi çok severim. Birleşik Sözler çok anlamlı çok ayaklılar çokbilmiş çok çok … Çağatay Osmanlı Sözlük
olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemeri dolu olmak — çok zengin olmak Genç, ihtiyar, hepsi tüysüz tüysüz, gözleri fersizdir fakat hepsinin kemeri doludur. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok gelmek — 1) (bir şey) gereğinden fazla olmak 2) (bir şey) çekilmez ve katlanılmaz olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnu Kafdağında (olmak) — çok kibirli (olmak) Çeltikçiler, o burunları Kafdağında çeltikçiler çarşıya düşmüşler, önlerine gelene dert yanıyorlar. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
bin pişman olmak — çok pişman olmak Gündüzki o tatlı eğlentiler şimdi fitil fitil burnumdan gelmeye başladığı için bugün buralara geldiğime bin pişman oluyordum. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok baharın otunu yemek — hayatı dolo dolu yaşamış olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir ayağı çukurda olmak — 1) yaşayacak çok az zamanı kalmış olmak 2) çok yaşlanmış olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük